Öğrenme bozukluğu olarak nitelendirilen “disleksi” toplum genelinde önemli bir sorundur. Dinleme, konuşma, okuma, yazma, muhakemede bulunma ve matematik işlemlerini yapma gibi yeteneklerin kazanılmasında ve kullanılmasında kendini gösteren bir öğrenme bozukluğudur.
Disleksi görülen çocukların zeka düzeylerinde sorun yoktur sadece öğrenmek için gerekli olan zihinsel organizasyon bazı açılardan yeterli değildir. Disleksi de okuma bozukluğu yaşayan çocuk; yavaş okur, hecelemede ve harflere ayırmada zorluk çeker, yanlış kelime kullanır, bazı harfleri öğrenmede güçlük çeker. Yazma bozukluğu yaşayan çocuk ise; yavaş yazar, harf ve sayıları ters yazar, harf ve heceleri atlar, ters yazar, harf ve hece ekler. Matematik bozukluğunda ise; işlem yaparken yavaştır, çarpım tablosunu öğrenmekte güçlük çeker, işlem yapmakta zorlanır, problem çözerken bağlantıları kuramaz.
Disleksi görülen çocuk, öğrenme güçlüğü çektiği için birtakım psikolojik problemleri de beraberinde getirir. Kimsenin kendisini gerçek anlamda anlayamadığını düşünür. Her yaptığının yanlış olabileceğini düşünerek, bildiği ve doğru yaptığı şeylerden de kuşku duyar hale gelir. Bu nedenle sorun yaşayan çocukların tıbbi ve psiko-pedagojik değerlendirmelerinin titizlikle yapılması gerekir. Öğrenememeleri yüzünden bu çocukların üzerine fazla gidilmemeli ve özel bir eğitim almaları sağlanmalıdır. Öğrenme bozukluğu olan çocukların eğitimi, normal sınıflardaki müfredat programları ya da özel derslerle gerçekleşememektedir. Ayrıca, disleksili çocuklarda dikkat bozukluğu da görüldüğünden bu çocuklara bir uzman tarafından sistemli bir dikkat eğitimi de verilmelidir.
Disleksi, büyük bir çoğunlukla doğuştan gelen bir rahatsızlıktır. Doğuştan gelen disleksi; doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrası olarak kendi içinde gruplandırılır. Doğum öncesi disleksiye; yetersiz ve dengesiz beslenme, hamilelik sırasında geçirilen enfeksiyonlar, bilinçsiz ilaç kullanımı etken olabilir. Doğum sırasında oluşan disleksiye; uzun ve zor doğum, plesenta anomalileri, kordon dolanması neden olabilir. Doğum sonrası disleksiye ise; bebeğin nefes almasındaki gecikme, geçirdiği ateşli hastalıklar sebep olabilir. Ayrıca, kalıtsal etmenlere bağlı olarakda disleksi ortaya çıkabilir.
Disleksililer zeka düzeyleri düşük olmadığı gibi özel yeteneklere de sahip olabilirler. İzafiyet teorisini ortaya çıkaran büyük bilgin Albert Einstein, büyük mimar, heykeltraş ve ressam Leonardo da Vinci, başta “Düşünen Adam” olmak üzere pek çok önemli eserin sahibi heykeltraş Rodin, şarkıcı ve sinema oyuncusu Cher, yine sinema oyuncusu Harrison Ford ve Tom Crouse, çizgi film ustası Walt Disney disleksili ünlüler arasındadır.
Çocuğun yaşına göre disleksi belirtileri değişmektedir ama genel olarak gözlenebilen belirtilerin birkaçı şunlardır:
Zeka düzeyleri normal veya normal üstüdür.
Okuma ve yazma becerilerini kazanmada güçlük çekerler.
Ders çalışmayı, ödev yapmayı, kitap okumayı sevmez.
El yazıları okunaksızdır.
Harfleri ve rakamları ters okur ve yazarlar. (Örneğin; b-d, 6-9, 21-12 gibi)
Sık sık sakarlık yaparlar.
Ayna yazısı gibi tamamen ters yazarlar.
Huzursuzdurlar.
Eşya ve oda düzeni konusunda sorun yaşarlar.
Konsantrasyonları zayıftır.
Hikaye ya da bir olayı anlatmada başarısızdırlar.
Dikkati yetersizdir.
Çalışırken birisinin yönlendirmesine ihtiyaç duyarlar.
Bellekleri zayıftır, çabuk unuturlar.
Ezberlemede güçlük yaşarlar.
Çok çabuk yorulurlar.
Konuşurken anlama en uygun kelimeyi seçmede zorluk çekerler.
Soyut kavramları anlamada zorlanırlar.
Saati öğrenmekte güçlük çekerler.
Performansları günlere göre değişkenlik gösterir.
Sağını solunu ve yönleri karıştırırlar.
Günleri, ayları sırasıyla öğrenmekte zorluk çekerler.
Kendi duygu ve düşüncelerini ifade edemezler.
Küçük ve büyük motor hareketlerinde zorlanırlar. (Ayakkabı bağlarını bağlayamama ve topu yakalayamama).
Anne babalar, çocuklarının okulda yaşadıkları başarısızlık ve öğrenme sorunları konusunda dikkatli olmalıdır. Çocuğun disleksi özelliklerini taşıyor olması durumunda mutlaka uzman doktorlara götürülmelidir. Bu şekilde erken müdahale ile çocuğun başarısızlığı azalacak ve okulla ilişkisi olumlu yönde etkilenecektir.
Tedavide önemli olan, çocuğun durumunu anlayabilmek ve bu duruma uyum sağlayabilmektir. Ailenin ve çevresinin eğitimi ön planda gelmelidir. Aileler, öğrenme güçlüğü çeken çocuklarını azarlama, kızma ve cezalandırma yoluna kesinlikle gitmemelidir. Ayrıca başka çocuklarla kıyaslama yapmaları yanlıştır. Çocuğun, duymak ve bilmek istediği tek şey aslında arkadaşları gibi akıllı olduğu ancak daha yavaş öğrenebildiği ama muhakkak öğrenebildiği gerçeğinin kendisine anlatılmasıdır. Disleksi ilaç tedavisiyle giderilecek bir hastalık değil, doğru eğitimsel yaklaşım ve eğitim metodları ile üstesinden gelinebilecek bir güçlüktür.